Kuran’da çelişki, hata ve eleştiriler hakkında

Yusuf CANBAZ
25 min readNov 28, 2021

--

Bu yazıda ayet ayet ilerleyerek Kuran’la ilgili bazı iddilara kısa ve net cevaplar vermeye çalışacağım. Bu yazıyı Kuran’ı okuyup anlamaya çalışan ve konunun uzmanı olmayan bir insan olarak yazıyorum.

İçindekiler

Kehf 18/86 Güneşin çamurlu bir suda batması
Mülk 67/5 Meteor ya da yıldızların şeytanlara atılması
Bakara 2/29 Önce dünyanın sonra evrenin geri kalanının yaratılması
Kaf 50/38 Evrenin toplamda 6 günde yaratıldığını söylemekte
Sebe 34/9 Gökyüzünün düşebileceğini zannetmekte
Şura 42/33 Gemiler rüzgarsız gitmez sanıyor
Bakara 2/22 Dünyanın düz olduğunu, gökyüzünün tavan olduğunu söylüyor
Rahman 55/33 Bu tavandan kimse kaçamaz diyor
Mülk 67/5 Yıldızlar atmosferin en yakın yerindedir
Nahl 16/79 Kuşlar boşlukta Allah tutuyor diyo
Fussilet 41/11 Duman ve gazlar dünyanın kendi isteğiyle varmış, evren dumandan oluşmuş
Araf 7/54 Gece olduğunda Allah tavana örtü örtüyor
Şems 91/1–2 Güneş ve ay aynı yörüngede dönüyor
Tevbe 9/30 Yahudiler, Üzeyir, Allah’ın oğludur dedi, Tevrat’ta Üzeyir diye biri yok
Biyolojideki evrim teorisi ile Kuran Çelişir mi?
Tarık 86/5-7 Sperm kaburga arasından oluşuyor yazıyor
Nahl 16/66 Süt ineklerin memelerinde değil karınlarında oluşur
Enam 6/38 Yaşayan her canlı topluluk kurmuştur
Bakara 2/72–73 Ölenler biftekle yeniden hayata döndürülebilir
Rad 13/2 Güneşi ve ayı Allah tutar
Rahman 55/19–22 Denizler birbirine karışmıyor ve tatlı suda inci ve mercan yetişebilir diyor
Dağlar sabittir, zelzeleler ve depremlerden korumak için diktik
Maide 5/116 Hıristiyanlar Meryem’i ilah edinmediği halde öyle diyor
Tekvîr 81/2 Yıldızların düşebileceğini söyler
Nisa 4/34 Kadınları dövün
Talak 65/4 Kızlar ergenlikten önce evlenebilir mi?
Nuh Tufanı
Kuran’da Hz Muhammed’in özel hayatı ile ilgili kaç ayet var?
Kuran akıl etmeye karşı mı?
Her meal ve tefsir farklı mı?
Miras paylaşımınında matematiksel hata
Bağlamından koparılan ifadelerle yapılan iddialar
Meryem 19/28 Kuran Meryem’leri karıştırdı mı?
Nebe 78/33 Kuran cennette tomurcuk göğüslü kızlar vaat ediyor mu?
Bakara 2/223 Kuran kadına tarla diyor
Kuran Lut kavminden önce eşcinsellik yoktu diyor

Kehf 18/86 Güneşin çamurlu bir suda batması

حَتّٰٓى اِذَا بَلَغَ مَغْرِبَ الشَّمْسِ وَجَدَهَا تَغْرُبُ ف۪ي عَيْنٍ حَمِئَةٍ وَوَجَدَ عِنْدَهَا قَوْمًاۜ قُلْنَا يَا ذَا الْقَرْنَيْنِ اِمَّٓا اَنْ تُعَذِّبَ وَاِمَّٓا اَنْ تَتَّخِذَ ف۪يهِمْ حُسْنًا

Güneşin battığı yere varınca, onu siyah balçıklı bir su gözesinde batar (gibi) buldu. Orada (kâfir) bir kavim gördü. “Ey Zülkarneyn! Ya (onları) cezalandırırsın ya da haklarında iyilik yolunu tutarsın” dedik.

Diyanet İşleri Meali (Yeni)

Evvela bir kitapta yazılan herşeyin gerçek anlam kullanıp hiç mecaz anlam içermemesini beklemek pek mantıklı değil. Bu ayette bahsedilen şey kısaca güneşin batarken bir suyun içine girermiş gibi görülmesi olabilir. Aşağıdaki resimdeki gibi bir durumu tasvir ediyor olabilir.

İkinci olarak Kuran tefsirlerinin, meallerinin hiçbiri bunu iddia etmezken, “Kuran bunu iddia ediyor” demek de mantıksız.

Mülk 67/5 Meteor ya da yıldızların şeytanlara atılması

وَلَقَدْ زَيَّنَّا السَّمَٓاءَ الدُّنْيَا بِمَصَاب۪يحَ وَجَعَلْنَاهَا رُجُومًا لِلشَّيَاط۪ينِ وَاَعْتَدْنَا لَهُمْ عَذَابَ السَّع۪يرِ

Andolsun biz, en yakın göğü kandillerle donattık. Onları şeytanlara atılan taşlar yaptık ve (ahirette de) onlara alevli ateş azabını hazırladık.[552]*

Diyanet İşleri Meali (Yeni)

Öncelike burada bilimsel açıdan tanımlanamayan, gözlemlenemeyen bir öğeden, “şeytan”dan bahsediyor. Burada çelişki/hata bulmak için evvela “şeytan”ı gözlemlemek gerekiyor. Dolayısıyla buradan çelişki ya da hata bulmak mümkün değil. Ayrıca bir mecaz anlam da olabilir.

Bakara 2/29 Önce dünyanın sonra evrenin geri kalanının yaratılması

هُوَ الَّذ۪ي خَلَقَ لَكُمْ مَا فِي الْاَرْضِ جَم۪يعًا ثُمَّ اسْتَوٰٓى اِلَى السَّمَٓاءِ فَسَوّٰيهُنَّ سَبْعَ سَمٰوَاتٍۜ وَهُوَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمٌ۟

O, yeryüzünde olanların hepsini sizin için yaratan, sonra göğe yönelip onları yedi gök hâlinde düzenleyendir. O, her şeyi hakkıyla bilendir.

Diyanet İşleri Meali (Yeni)

Görüldüğü gibi ayette yeryüzündeki herşeyi yaratıp ondan sonra göğü düzenlemekten bahsediyor. İddia edildiği gibi “sonradan göğü yaratma” yok. Yeryüzündeki yaratma için خَلَقَ (halaga) ifadesi kullanılıyor. Gök için ise düzenleme manasına gelen فَسَوّٰيهُنَّ (fesevvahunne) kullanılıyor. Aşağıdaki resimde kelime kelime manaları görebilirsiniz.

İkinci olarak yaratma خَلَقَ (halaga) ifadesi Kuran’da yoktan var etme anlamında kullanılmamaktadır. Buna birçok örnek verilebilir ancak ben sadece insanın çamurdan yaratılmasıyla ilgili birkaç ayeti örnek veriyorum. Enam 6/2, Araf 7/12, İsra 17/61, Müminun 23/12, Secde 32/7, Saffat 37/11, Sad 38/71, Sad 38/76 ayetlerinde “Allah çamurdan yaratmıştır” diye geçer. Burada bahsedilen ayetlerin hepsinde خَلَقَ (halaga) ifadesi geçmekte ve bu yaratılış yoktan değil, toprak ya da çamurdan olmaktadır. Kuran’da yoktan var ediş için genelde فَطَرَ (fetara) ve بَدَاَ (bedea) ifadeleri kullanılır.

Kaf 50/38 Evrenin toplamda 6 günde yaratıldığını söylemekte

وَلَقَدْ خَلَقْنَا السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا ف۪ي سِتَّةِ اَيَّامٍۗ وَمَا مَسَّنَا مِنْ لُغُوبٍ

Andolsun, gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları altı günde (altı evrede) yarattık. Bize bir yorgunluk da dokunmadı.

Diyanet İşleri Meali (Yeni)

Gün kelimesini bizim dünyada aşina olduğumuz 24 saat gibi anlamak pek mantıklı bir yaklaşım değil. Arapçada bu kelimenin birinci anlamı aşina olduğumuz 24 saatlik zaman dilimi ancak bu kelimenin devir, evre, dönem gibi manaları da var. Tefsir ve mealler de bu şekilde anlamlandırmış. Ayrıca insanların saat, saniye gibi kavramları kullanmaya başlaması insanlık için nispeten yeni bir gelişmedir. Bildiğimiz anlamda saat 18. yüzyılda ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla “saat” kavramının (3600 saniye) henüz insanlar tarafından kullanılmadığı bir zamanda, 1400 yıl önce, bir kitabın evrenin 144 saatte yaratıldığını iddia etmesi zaten kavramsal olarak da mümkün değildir.

Sebe 34/9 Gökyüzünün düşebileceğini zannetmekte

أَفَلَمْ يَرَوْا إِلَى مَا بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُم مِّنَ السَّمَاء وَالْأَرْضِ إِن نَّشَأْ نَخْسِفْ بِهِمُ الْأَرْضَ أَوْ نُسْقِطْ عَلَيْهِمْ كِسَفًا مِّنَ السَّمَاء إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَةً لِّكُلِّ عَبْدٍ مُّنِيبٍ

Onlar, önlerindeki ve arkalarındaki (kendilerini dört bir yandan kuşatan) göğe ve yere bakmadılar mı? Eğer dilersek onları yere geçirir veya gökten üzerlerine parçalar düşürürüz. Bunda, Rabbine yönelen her kul için bir ibret vardır.

Diyanet İşleri Meali (Yeni)

Ayetten gökten bazı cisimlerin düşebileceği bahsediliyor ki bu zaman zaman da olmuş. Komple göğün düşmesi zaten Kuran ilk indiği zamanda bile anlaşılmaz ve muğlak bir kavram olurdu. Aşağıda gösterildiği gibi kelime kelime anlamlandırmada da göğün değil gökten parçaların düşebileceği görülebilir.

Şura 42/33 Gemiler rüzgarsız gitmez sanıyor

اِنْ يَشَاْ يُسْكِنِ الرّ۪يحَ فَيَظْلَلْنَ رَوَاكِدَ عَلٰى ظَهْرِه۪ۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِكُلِّ صَبَّارٍ شَكُورٍۙ

O, dilerse rüzgârı durdurur da onlar denizin üstünde durakalırlar. Elbette bunda çok sabreden, çok şükreden herkes için ibretler vardır.

Diyanet İşleri Meali (Yeni)

Ayette Allah’ın gönderdiği rüzgar kesilirse rüzgarla kolayca ve masrafsızca haraket eden gemilerin duracağından bahsediyor. “Rüzgar olmazsa kesinlikle geminin hareket edemeyeğini” söylemiyor. Zira geminin olduğu her devirde kürek çekerek, insan gücüyle gemiler hareket edebilmişler. Burada deniz taşımacılığında rüzgarın önemine vurgu yapılıyor da diyebiliriz.

Bakara 2/22 Dünyanın düz olduğunu, gökyüzünün tavan olduğunu söylüyor

اَلَّذ۪ي جَعَلَ لَكُمُ الْاَرْضَ فِرَاشًا وَالسَّمَٓاءَ بِنَٓاءًۖ وَاَنْزَلَ مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً فَاَخْرَجَ بِه۪ مِنَ الثَّمَرَاتِ رِزْقًا لَكُمْۚ فَلَا تَجْعَلُوا لِلّٰهِ اَنْدَادًا وَاَنْتُمْ تَعْلَمُونَ

O Rab ki, yeri sizin için bir döşek, göğü de (kubbemsi) bir tavan yaptı. Gökten su indirerek onunla, size besin olsun diye (yerden) çeşitli ürünler çıkardı. Artık bunu bile bile Allah’a şirk koşmayın.

Diyanet Vakfı Meali

Öncelikle Bakara 2/22 bağlantısında görüleceği gibi çoğu mealde “tavan” sözcüğü kullanılmamaktadır. Kasıtlı olarak “tavan” sözcüğü kullanan bir mealden alıntı yapıyorum. Geçen ifadelerden dünyanın düz olduğunu çıkarmak biraz zorlama bir yorum olacaktır. Kuran’daki “yeryüzünü yaydık” gibi ifadelerden de biraz zorlama yaparak dünyanın düz olduğunu iddia edenler olmuştur. “Yeryüzüzün yayılması” ve “göğün tavan olması” ifadelerinden ile dünyanın şekli için bir çıkarım yapmak pek mantıklı değil. Küre şeklinde bir cisim yüzeyinde de yayılma hareketleri gerçekleşebilir. Bir binanın tavanı kubbe ya da yarım küre şeklinde olabilir.

Rahman 55/33 Bu tavandan kimse kaçamaz diyor

يَا مَعْشَرَ الْجِنِّ وَالْاِنْسِ اِنِ اسْتَطَعْتُمْ اَنْ تَنْفُذُوا مِنْ اَقْطَارِ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ فَانْفُذُواۜ لَا تَنْفُذُونَ اِلَّا بِسُلْطَانٍۚ

Ey cin ve insan toplulukları! Göklerin ve yerin uçlarından bucaklarından geçip gitmeye gücünüz yeterse geçip gidin. Büyük bir güç olmadıkça geçip gidemezsiniz.

Diyanet İşleri Meali (Yeni)

Ayetteki “büyük bir güç olmadıkça” ifadesi bir koşul karşılandığında yapılabileceğini açıkça ifade etmiş.

Mülk 67/5 Yıldızlar atmosferin en yakın yerindedir

وَلَقَدْ زَيَّنَّا السَّمَٓاءَ الدُّنْيَا بِمَصَاب۪يحَ وَجَعَلْنَاهَا رُجُومًا لِلشَّيَاط۪ينِ وَاَعْتَدْنَا لَهُمْ عَذَابَ السَّع۪يرِ

Andolsun biz, en yakın göğü kandillerle donattık. Onları şeytanlara atılan taşlar yaptık ve (ahirette de) onlara alevli ateş azabını hazırladık.[552]*

Diyanet İşleri Meali (Yeni)

Evvela burada yıldız kelimesi kullanılmıyor. Kandil ya da lambaya tekabül eden bir kelime kullanılıyor. Aşağıdaki kelime kelime çeviride görülebilir.

İkinci olarak ise yıldızların konumu hakkında bir ifade yok. Yıldızların yakın gökte olduğu iddia edilmiyor. Yakın göğün ışıklar ile süslendiğinden bahsediyor.

Nahl 16/79 Kuşlar boşlukta Allah tutuyor diyo

اَلَمْ يَرَوْا اِلَى الطَّيْرِ مُسَخَّرَاتٍ ف۪ي جَوِّ السَّمَٓاءِۜ مَا يُمْسِكُهُنَّ اِلَّا اللّٰهُۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ

Göğün boşluğunda Allah’ın emrine boyun eğdirilerek uçuşan kuşlara bakmadılar mı? Şüphesiz bunda inanan bir toplum için âyetler (ibretler) vardır.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Öncelikle bazı meallerde “boşluk” kelimesi hiç geçmiyor. Kasıtlı olarak “boşluk” kelimesinin geçtiği bir mealden alıntı yapıyorum. “boşluk” kelimesinin geçtiği çoğu mealde ise “göğün boşluğu”, “gök boşluğu” gibi ifadeler kullanılıyor. Aşağıdaki kelime mealde görüleceği gibi kendi başına müstakil bir boşluktan değil göğün içindeki bir boşluktan bahsediliyor.

Fussilet 41/11 Duman ve gazlar dünyanın kendi isteğiyle varmış, evren dumandan oluşmuş

ثُمَّ اسْتَوٰٓى اِلَى السَّمَٓاءِ وَهِيَ دُخَانٌ فَقَالَ لَهَا وَلِلْاَرْضِ ائْتِيَا طَوْعًا اَوْ كَرْهًاۜ قَالَتَٓا اَتَيْنَا طَٓائِع۪ينَ

Sonra duman hâlinde bulunan göğe yöneldi; ona ve yeryüzüne, “İsteyerek veya istemeyerek gelin” dedi. İkisi de, “İsteyerek geldik” dediler.

Diyanet İşleri Meali (Yeni)

Mecazi bir anlatımla göğün ve yeryüzünün Tanrı’nın emirlerine uyduğu ifade edilmiş gibi.

İkinci olarak bing bang teorisinde gaz bulutlarından bahsedilir. Bu teoride çok yüksek sıcaklıklar, çok yüksek enerjiler ve yoğunluklar olduğu için neyin gaz bulutu ya da gaz gibi algılanacağı da zaten net değildir.

Araf 7/54 Gece olduğunda Allah tavana örtü örtüyor

اِنَّ رَبَّكُمُ اللّٰهُ الَّذ۪ي خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ ف۪ي سِتَّةِ اَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوٰى عَلَى الْعَرْشِ يُغْشِي الَّيْلَ النَّهَارَ يَطْلُبُهُ حَث۪يثًاۙ وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَ وَالنُّجُومَ مُسَخَّرَاتٍ بِاَمْرِه۪ۜ اَلَا لَهُ الْخَلْقُ وَالْاَمْرُۜ تَبَارَكَ اللّٰهُ رَبُّ الْعَالَم۪ينَ

Muhakkak Rabbiniz o Allah’tır ki, gökleri ve yeri altı gün içinde yarattı. Sonra Arş üzerine istiva buyurdu. Geceyi gündüze örtüverir, onu çabuk çabuk arar, takip eder, güneşi de, ayı da, yıldızları da emrine musahhar olarak yaratmıştır. İyi bilmelidir ki, yaratmak da, emir de ona mahsustur. Alemlerin Rabbi olan Allah Teâlâ pek muazzemdir.

Ömer Nasuhi Bilmen Meali

Öncelikle bahsi geçen ayetin 39 Türkçe meali içinde sadece dördünde “örtü” kelimesi kullanılmaktadır. Kasıtlı olarak “örtü” kelimesinin geçtiği bir mealden alıntı yapıyorum. Zira örtü kelimesinin geçmediği meallerde zaten böyle bir iddiada bulunmak mümkün değil. İkinci olarak “tavan” kelimesi 39 mealin hiçbirinde geçmiyor. Ayet Allah’ın mutlak otorite sahibi olduğunu, geceyi gündüzle değiştirdiğini yahut gecenin ve gündüzün sürelerinin değiştiğini yahut iki manayı birden içeriyor olabilir.

Şems 91/1–2 Güneş ve ay aynı yörüngede dönüyor

وَالشَّمْسِ وَضُحٰيهَاۙۖ وَالْقَمَرِ اِذَا تَلٰيهَاۙۖ

Güneşe ve onun aydınlığına andolsun, Onu izlediğinde Ay’a andolsun,

Diyanet İşleri Meali (Yeni)

Ayın güneş sistemi içerisinde yer aldığı ve sistemde yer alan tüm gök cisimleri gibi güneşi takip ettiği bilinen bir gerçektir. Dolayısıyla bu cisimler zaten uzaktan bakıldığı zaman “aynı yörünge”de hareket ediyor.

Yukarıdaki kelime kelime çeviriden de görüleceği gibi yörüngeye işaret eden tek kelime ikinci ayetteki “تَلٰيهَاۙۖ” (taleha) ifadesidir. O da “takip eden”, “izleyen” manasına gelmektedir. Dolayısıyla tam olarak aynı yörüngede birbiri ardınca hareket etmek gibi bir mana zaten yoktur.

Tevbe 9/30 Yahudiler, Üzeyir, Allah’ın oğludur dedi, Tevrat’ta Üzeyir diye biri yok

وَقَالَتِ الْيَهُودُ عُزَيْرٌۨ ابْنُ اللّٰهِ وَقَالَتِ النَّصَارَى الْمَس۪يحُ ابْنُ اللّٰهِۜ ذٰلِكَ قَوْلُهُمْ بِاَفْوَاهِهِمْۚ يُضَاهِؤُ۫نَ قَوْلَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْ قَبْلُۜ قَاتَلَهُمُ اللّٰهُۘ اَنّٰى يُؤْفَكُونَ

Yahudiler, “Üzeyr, Allah’ın oğludur” dediler. Hıristiyanlar ise, “İsa Mesih, Allah’ın oğludur” dediler. Bu, onların ağızlarıyla söyledikleri (gerçeği yansıtmayan) sözleridir. Onların bu sözleri daha önce inkâr etmiş kimselerin söylediklerine benziyor. Allah, onları kahretsin. Nasıl da haktan çevriliyorlar!

Diyanet İşleri Meali (Yeni)

Bu ayette Üzeyir diye geçen kişinin kim olduğu konusunda bir kesinlik yoktur. Müslüman âlimlerin çoğu Hz. Üzeyir’i yahudi geleneğindeki Ezrâ ile özdeşleştirmektedir. Burada Yahudilerin birinin ya da sadece bir kısmının Ezra’nın Allah’ın oğlu olduğu iddia ediliyor gibi. Bu konuda “Ezra (Üzeyir Peygamber) Karakteri ve Ezra’yı Tanrının Oğlu Kabul Eden Dustan Mezhebi Üzerine Bir İnceleme” Dustan tarikatının Kuran’da bahsedilen yahudiler olduğunu iddia ediyor. Puta, ateşe, güneşe, ineğe, Hz. İsa’ya tapan insanları göz önüne aldığımızda tarihin bir döneminde bir yahudi grubunun Üzeyir ya da Ezra isimli birisini Allah’ın oğlu kabul etmesi pekte şaşılacak birşey değil.

Son olarak bir sonraki ayet Tevbe 9/31hahamların ve rahiplerin rab edinildiklerinden” bahsetmektedir. Burada kastedilen hahamların ve rahiplerin buyruklarının din içerisinde haram/helal kabul edilmesidir. Zaten bir insanın Allah’ın oğlu ya da ilah kabul edilmesinin sonucu budur.

Biyolojideki evrim teorisi ile Kuran Çelişir mi?

Kuran’daki bazı ayetlerin evrim teorisi ile çeliştiği iddia edilmektedir. Öncelikle konu hakkında detaylı inceleme için Bir Müslüman Evrimci Olabilir mi? kitabını okumanızı tavsiye ederim. Ben kısaca bir çelişkinin olmadığını yönünde argümanlarımı savunacağım.

Araf 7/189 , Nisa 4/1 ayetlerinde kısaca tek bir nefisten (nefsten) insanların yaratıldığına değinilmiştir. nefis (nefs) kelimesini bazı müslümanlar Hz. Adem olarak yorumlamıştır. Ancak bu nefis kelimesi Hz Adem olamaz.[1]

  • Nefis kelimesi müennes yani dişi bir kelimedir. Hz Adem ise erildir, erkektir. Müennes bir kelimenin eril bir kişi yerine zamir olarak kullanılması makul değildir.
  • Nefis kelimesi belirli bir nefsi temsil ediyorsa belirlilik takısı ile yazılmalıdır. Yani en-nefs, el-nefs şeklinde bir belirlilik takısı bulunmalıdır. Belirlilik takısı İngilizcedeki “the” kelimesinin işlevini görür. Türkçe’mizde böyle bir kelime yoktur. Türkçe’ye çevrilirken ise “o nefis” şeklinde bir mana çıkmaktadır. Araf 7/189 ve Nisa 4/1 ayetlerinde belirlilik takısı yoktur.
  • Araf 7/189 daki bahsedilen “nefse” Hz Adem dersek, hemen sonraki ayette Araf 7/190 da o nefsin şirk koştuğundan bahsediyor. Dolayısıyla Hz Adem şirk koşmak gibi Kuran’ın üzerinde şiddetle durduğu ve men ettiği bir günaha düşmüş olur. Bazı mealler nedense 189 ve 190. ayetler ard arda olmasına ve aynı olay örgüsünde olmalarına rağmen ayetlerde bahsedilen kişilerin birini Hz Adem diğerini ise başka birisi olarak gösteriyor.
  • Nefs kelimesi Kuran’da 298 yerde geçmekte ve çoğu yerde “can”, “kendi” anlamlarına gelmektedir. Örneğin Tevbe 9/128 de “… size kendinizden öyle bir Elçi gelmiştir ki …” ifadesiyle “kendi” anlamında kullanılmıştır.

Rahman 55/14, Saffat 37/11, Secde 32/7, Müminun 23/12, Enam 6/2, Rum 30/20, İsra 17/61, Araf 7/22, Sad 38/76 ayetlerinde kısaca insanın topraktan ya da çamurdan yaratılmasından bahsetmektedir. İnsanın topraktan yetişen bitkiler ve o bitkileri tüketen hayvanlar sayesinde hayat bulduğu ve yaşadığı düşünüldüğünde bir çelişkiden çok gözümüzün önünde duran bir hakikatin ifade edildiği görülmektedir. İnsan toprağın ve suyun bir başka formundan ibarettir. Ayetler zaten literal/gerçek anlamda ele alındığında bunu ifade etmektedir.

Son olarak Hz Adem’in eşinin ismi olarak bilinen Havva adı Kuran’da geçmez. Hz Adem’in eşinin Hz Adem’in kaburga kemiğinden yaratıldığı şeklinde bir ifade de geçmez.

Tarık 86/5-7 Sperm kaburga arasından oluşuyor yazıyor

فَلْيَنْظُرِ الْاِنْسَانُ مِمَّ خُلِقَۜ خُلِقَ مِنْ مَٓاءٍ دَافِقٍۙ يَخْرُجُ مِنْ بَيْنِ الصُّلْبِ وَالتَّرَٓائِبِۜ

Öyleyse insan neden yaratıldığına bir baksın. Fışkırıp çıkan bir sudan yaratıldı. Bu su, bel ile kaburga kemikleri arasından çıkar.

Diyanet İşleri Meali (Yeni)

Evvela yedinci ayette birşeyin nerede oluştuğunu değil, nereden çıktığını söylüyor. يَخْرُجُ (yehrucu) ifadesi çıkmak anlamına gelmektedir. خ ر ج kökü burada fiili oluşturmaktadır. Kuran’da 182 yerde geçmekte ve hepsinde de çıkma, çıkarma anlamlarına gelmektedir. Burada çıkan şey için iki ihtimal söz konusudur: meni (sperm) ya da insan (bebek).

Öncelikle azınlıkta kalan bir görüş olsa da bunun bir insan (bebek) olduğunu varsayalım. Bu durumda herhangi bir çelişki ya da hata söz konusu değildir. Kur’an’a Göre Sperm Kaburga Kemiklerinde Mi Oluşur? videosunda bu görüş ifade edilmiştir. Tarık 86/8 de tekrardan insanı kast etmesi bu görüşü desteklemektedir.

İkinci olarak ayette bahsedilen şeyin sperm olduğunu varsayalım. Evvela bu görüşün meallerin büyük çoğunluğunda geçtiğini ifade edelim. Bilindiği gibi spermler testislerde üretilmekte ve penisten vücudun dışına atılmaktadır. Penis ve testisler belin altında kalmaktadır. İlk bakışta spermin bel üstüne hiç çıkmadığı zannedilebilir. Ancak spermlerin vücut içerisindeki hareketini yakından inceelediğimizde farklı bir tablo ile karşı karşıya kalırız. “Pathway of Sperm from a Testis to Outside the Body” videosunda spermin testislerde üretilip hangi yol ile vücuttan dışarı atıldığı görsel olarak gösterilmiştir.

Yukarıdaki resim bu videodan alınmıştır. Açık yeşil renkli kısım spermin yolunu göstermektedir. Resimde ve videoda görüldüğü gibi spermler testislerde üretildikten sonra yukarı doğru hareket edip leğen kemiğinin üstüne çıkıp sonradan tekrar aşağı doğru yönelmektedir. Dolayısıyla meninin bel ve kaburga kemikleri arasından çıktığı gerçekten doğru bir ifadedir.

Bazı meallerde (11 mealde) bel ile omurga arasından çıktığı söylenmektedir.

“O su, omurga ile göğüs kemikleri arasından çıkar.”

Süleymaniye Vakfı Meali

Omurgaların kuyruk sokumuna kadar aşağı indiği düşünüldüğünde bu ifade de doğrudur.

Bazı meallerde ise erkeğin beli ve kadının göğüs kemikleri arasından çıkar benzeri ifadeler mevcuttur.

“O su, erkeğin sulbü ile kadının göğüs kemikleri arasından çıkar.”

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Aşağıdaki resimdeki kelime kelime meali incelediğimizde kadın ve erkek ifadelerinin olmadığını görmekteyiz.

Kadın ve erkek ifadeleri meal yazarlarının bir yorumudur. Bu ifadeler gerçekten doğru da olabilir. Bu durumda da içinde çelişki ya da hata olmayan bir şekilde yorumlanması mümkündür. Burada kinayeli olarak cinsel organlardan ya da cinsel ilişkiden bahsedildiği de anlaşılabilir.

Nahl 16/66 Süt ineklerin memelerinde değil karınlarında oluşur

وَاِنَّ لَكُمْ فِي الْاَنْعَامِ لَعِبْرَةًۜ نُسْق۪يكُمْ مِمَّا ف۪ي بُطُونِه۪ مِنْ بَيْنِ فَرْثٍ وَدَمٍ لَبَنًا خَالِصًا سَٓائِغًا لِلشَّارِب۪ينَ

Şüphesiz (sağmal) hayvanlarda da sizin için bir ibret vardır. Onların karınlarındaki fışkı ile kan arasından (süzülen) içenlere halis ve içimi kolay süt içiriyoruz.

Diyanet İşleri Meali (Yeni)

Ayette kan ve işkembe gibi pis şeylerin arasından temiz bir içecek olan sütün geldiği yazıyor. Nerede oluştuğu hakkında bir iddia söz konusu değil.

Enam 6/38 Yaşayan her canlı topluluk kurmuştur

وَمَا مِنْ دَٓابَّةٍ فِي الْاَرْضِ وَلَا طَٓائِرٍ يَط۪يرُ بِجَنَاحَيْهِ اِلَّٓا اُمَمٌ اَمْثَالُكُمْۜ مَا فَرَّطْنَا فِي الْكِتَابِ مِنْ شَيْءٍ ثُمَّ اِلٰى رَبِّهِمْ يُحْشَرُونَ

Yeryüzünde gezen her türlü canlı ve (gökte) iki kanadıyla uçan her tür kuş, sizin gibi birer topluluktan başka bir şey değildir. Biz Kitap’ta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Sonunda hepsi Rablerinin huzuruna toplanıp getirilecekler.

Diyanet İşleri Meali (Yeni)

Bir canlının tek başına ve benzersiz bir şekilde bulunmadığı zaten bilinen bir biyolojik gerçek.

Bakara 2/72–73 Ölenler biftekle yeniden hayata döndürülebilir

وَاِذْ قَتَلْتُمْ نَفْسًا فَادّٰرَءْتُمْ ف۪يهَاۜ وَاللّٰهُ مُخْرِجٌ مَا كُنْتُمْ تَكْتُمُونَۚ فَقُلْنَا اضْرِبُوهُ بِبَعْضِهَاۜ كَذٰلِكَ يُحْيِ اللّٰهُ الْمَوْتٰى وَيُر۪يكُمْ اٰيَاتِه۪ لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ

Hani, bir kimseyi öldürmüştünüz de suçu birbirinizin üstüne atmıştınız. Hâlbuki Allah, gizlemekte olduğunuzu ortaya çıkaracaktı.
“Sığırın bir parçası ile öldürülene vurun” dedik. (Denileni yaptılar ve ölü dirildi.) İşte, Allah ölüleri böyle diriltir, düşünesiniz diye mucizelerini de size böyle gösterir.

Diyanet İşleri Meali (Yeni)

Burada ayetler bir mucizeyi anlatıyor. Her zaman olan bir olay değil. Ayrıca Mustafa İslamoğlu mealine göre mecazi bir anlatım da olabilir.

Rad 13/2 Güneşi ve ayı Allah tutar

اَللّٰهُ الَّذ۪ي رَفَعَ السَّمٰوَاتِ بِغَيْرِ عَمَدٍ تَرَوْنَهَا ثُمَّ اسْتَوٰى عَلَى الْعَرْشِ وَسَخَّرَ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَۜ كُلٌّ يَجْر۪ي لِاَجَلٍ مُسَمًّىۜ يُدَبِّرُ الْاَمْرَ يُفَصِّلُ الْاٰيَاتِ لَعَلَّكُمْ بِلِقَٓاءِ رَبِّكُمْ تُوقِنُونَ

Allah, gökleri gördüğünüz herhangi bir direk olmadan yükselten, sonra Arş’a[288] kurulan, güneşi ve ayı buyruğu altına alandır. Bunların hepsi belli bir zamana kadar akıp gitmektedir. O, her işi (hakkıyla) düzenler, yürütür, âyetleri ayrı ayrı açıklar ki Rabbinize kavuşacağınıza kesin olarak inanasınız.*

Diyanet İşleri Meali (Yeni)

tutma” ifadesi 39 Türkçe mealin sadece 4 tanesinde geçmektedir. Bunlarda ise “… yükseltip tutan …”, “… [koyduğu yasalara] tâbi tutan …”, “… dengede tutan… ”, “… yasalara tabi tutan …” ifadeleriyle kullanılmaktadır. Evrenin genişlemesini göz önüne almadığımızda, gök cisimleri arasındaki kütle çekimi yasasının 13 milyar yıldan uzun süredir geçerli olup birbirlerini çok büyük güçlerle çekip durdukları halde çarpışmamaları ilginçtir. Nitekim kütle çekimi yasasını bulduktan sonra Isaac Newton da aynı şaşkınlığı yaşamış ve evrenin sonsuz olduğunu iddia etmiştir.

Rahman 55/19–22 Denizler birbirine karışmıyor ve tatlı suda inci ve mercan yetişebilir diyor

مَرَجَ الْبَحْرَيْنِ يَلْتَقِيَانِۙ بَيْنَهُمَا بَرْزَخٌ لَا يَبْغِيَانِۚفَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ يَخْرُجُ مِنْهُمَا اللُّؤْلُؤُ۬ وَالْمَرْجَانُۚ

(Suları acı ve tatlı olan) iki denizi salıvermiştir; birbirine kavuşuyorlar.[518]* (Fakat) aralarında bir engel vardır, birbirine geçip karışmıyorlar. O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? O denizlerin her ikisinden de inci ve mercan çıkar.

Diyanet İşleri Meali (Yeni)

Öncelikle mealde parantez içinde yazılan “Suları acı ve tatlı olan” ifadeleri metnin orijinalinde geçmemektedir. Genellikle Kuran meallerinde parantez içlerindeki ifadeler orijinal metinlerde geçmemektedir. Aşağıdaki kelime mealinde durum daha iyi görülebilir.

Dolayısıyla bu mealin yanlış yorumlandığını söyleyebiliriz. Muhtemelen tatlı ve tuzlu su yorumunun sebebi Furkan 25/53’de tatlı ve tuzlu suların birbirine karışmamasından bahsetmesidir. Ancak Furkan 25/53’de inci ve mercandan bahsedilmemektedir. Not olarak Neml 27/61’de de iki deniz (su) arasına bir engel koyulduğundan bahsedildiğini de ekleyelim. Burada da tatlı, tuzlu gibi bir ayrım yapılmamış.

Farklı özelliklerdeki suların birbiriyle karışmaması defalarca gözlemlenmiş ve fizik, kimya yasalarıyla açıklanmış bilimsel bir gerçektir. Sular tuzluluk, sıcaklık gibi çeşitli özellikleri sebebiyle birbiriyle karışmayabilir. “Eel Suffers Toxic Shock | Blue Planet II | BBC Earth” videosunda gösterilen denizin içindeki aşırı tuzlu “havuz” buna bir örnektir. Aşağıdaki resim videodan alınmıştır.

Buradaki ayetlerde açıkça birinin tatlı birinin tuzlu olduğu geçmemektedir. Dolayısıyla ayetler tatlı suda inci mercan yetiştiğini iddia etmemektedir.

Dağlar sabittir, zelzeleler ve depremlerden korumak için diktik

وَاَلْقٰى فِي الْاَرْضِ رَوَاسِيَ اَنْ تَم۪يدَ بِكُمْ وَاَنْهَارًا وَسُبُلًا لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَۙ

Allah, yeryüzü sizi sarsmasın diye oraya sabit dağlar yerleştirdi. Yolunuzu bulmanız için de nehirler ve yollar yarattı.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali, Nahl 16/15

وَجَعَلْنَا فِي الْاَرْضِ رَوَاسِيَ اَنْ تَم۪يدَ بِهِمْ وَجَعَلْنَا ف۪يهَا فِجَاجًا سُبُلًا لَعَلَّهُمْ يَهْتَدُونَ

Yeryüzünde, insanlar sarsılmasın diye sabit dağlar yarattık, rahat gidebilsinler diye dağların aralarında geniş yollar var ettik.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali, Enbiya 21/31

خَلَقَ السَّمٰوَاتِ بِغَيْرِ عَمَدٍ تَرَوْنَهَا وَاَلْقٰى فِي الْاَرْضِ رَوَاسِيَ اَنْ تَم۪يدَ بِكُمْ وَبَثَّ ف۪يهَا مِنْ كُلِّ دَٓابَّةٍۜ وَاَنْزَلْنَا مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً فَاَنْبَتْنَا ف۪يهَا مِنْ كُلِّ زَوْجٍ كَر۪يمٍ

O, gökleri direksiz yarattı, onları görüyorsunuz. Yeryüzüne de sizi çalkalar diye ağır baskılar (sabit ve büyük dağlar) bıraktı ve orada herbir hayvandan üretti. Hem biz gökten bir su indirdik de orada her güzel çiftten (veya her hoş çeşitten) bitkiler yetiştirdik.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali, Lokman 31/10

Öncelikle üç ayetde de “dağ”, “sabit dağ”, “ağır baskılar” olarak çevrilen ifadenin “رَوَاسِيَ” (ravâsiye) olduğunu belirtelim. Bu kelimeyi dağ olarak çevirmek doğru olmayabilir çünkü dağ kelimesi “جبل” (cebel) olarak geçiyor. “جبل” (cebel) ifadesi Kuran’da 41 yerde geçiyor ve hepsinde de dağ manasında kullanılmıştır. Dolayısıyla “ağır baskılar”, “ağır kütleler” gibi ifadelerin daha doğru olduğu anlaşılıyor. Burada kastedilen sıvı ya da sıvıya yakın olan manto katmanı üzerindeki yerkabuğundaki ağır kütlelerin sarsıntıları azaltması olabilir. Deniz üzerindeki bir kayıkta çok sarsıntı olurken çok ağır bir gemide ya da bir buz dağında çok sarsıntı olmaz. Ayrıca Neml 27/88’de dağların sabit zannedildiğine ancak onların aslında bulutlar gibi yürüdüğünden bahsedilmektedir. Burada da dağ kelimesi “جبل” (cebel) olarak geçiyor.

Sonuç olarak Kuran “dağların sabit olduğunu” iddia etmemektedir. Ayrıca “dağın olduğu yerde deprem olmaz” gibi bir iddiası da yok.

Maide 5/116 Hıristiyanlar Meryem’i ilah edinmediği halde öyle diyor

وَاِذْ قَالَ اللّٰهُ يَا ع۪يسَى ابْنَ مَرْيَمَ ءَاَنْتَ قُلْتَ لِلنَّاسِ اتَّخِذُون۪ي وَاُمِّيَ اِلٰهَيْنِ مِنْ دُونِ اللّٰهِۜ قَالَ سُبْحَانَكَ مَا يَكُونُ ل۪ٓي اَنْ اَقُولَ مَا لَيْسَ ل۪ي بِحَقٍّۜ اِنْ كُنْتُ قُلْتُهُ فَقَدْ عَلِمْتَهُۜ تَعْلَمُ مَا ف۪ي نَفْس۪ي وَلَٓا اَعْلَمُ مَا ف۪ي نَفْسِكَۜ اِنَّكَ اَنْتَ عَلَّامُ الْغُيُوبِ

Allah, kıyamet günü şöyle diyecek: “Ey Meryem oğlu İsa! Sen mi insanlara, Allah’ı bırakarak beni ve anamı iki ilâh edinin, dedin?” İsa da şöyle diyecek: “Seni bütün eksikliklerden uzak tutarım. Hakkım olmayan bir şeyi söylemem, benim için söz konusu olamaz. Eğer ben onu söylemiş olsaydım, elbette sen bunu bilirdin. Sen benim içimde olanı bilirsin, ama ben sende olanı bilemem. Şüphesiz ki yalnızca sen gaybları hakkıyla bilensin.”

Diyanet İşleri Meali (Yeni)

Ortodoks Hıristiyanlığın temelinde üçleme “teslis” inanışı vardır. Buna göre Hz İsa Tanrı’dır. Babasız Tanrı’yı doğuran birinin insanüstü bir statüde görülmesi de normal. Kuran’ın eleştirisi bu yönde olabilir. Kuran’a göre birşeyi ilah edinmek biraz daha genel bir kavramdır. Zira Furkan 25/43’de hevasını, arzusunu ilah edinenlerden bahsetmektedir. Tevbe 9/31’de ise haham ve rahipleri ilah edinenlerden bahsetmektedir.

Tekvîr 81/2 Yıldızların düşebileceğini söyler

وَاِذَا النُّجُومُ انْكَدَرَتْۙۖ

Yıldızlar, bulanıp söndüğü zaman,

Diyanet İşleri Meali (Yeni)

Burada ayetlerin bağlamı kıyametin kopmasından ve ileriki aşamalardan bahsediyor. Bir ayet bir cümleden kısa, şiir benzeri bir üslup var. Ayetlerin devamında Tekvîr 81/8–9 ayetinde “Diri diri gömülen kız çocuğunun, hangi günahtan ötürü öldürüldüğü sorulduğu zaman,” ifadelerinden bağlamın ahiret ya da kıyamet olduğu anlaşılıyor.

Nisa 4/34 Kadınları dövün

اَلرِّجَالُ قَوَّامُونَ عَلَى النِّسَٓاءِ بِمَا فَضَّلَ اللّٰهُ بَعْضَهُمْ عَلٰى بَعْضٍ وَبِمَٓا اَنْفَقُوا مِنْ اَمْوَالِهِمْۜ فَالصَّالِحَاتُ قَانِتَاتٌ حَافِظَاتٌ لِلْغَيْبِ بِمَا حَفِظَ اللّٰهُۜ وَالّٰت۪ي تَخَافُونَ نُشُوزَهُنَّ فَعِظُوهُنَّ وَاهْجُرُوهُنَّ فِي الْمَضَاجِعِ وَاضْرِبُوهُنَّۚ فَاِنْ اَطَعْنَكُمْ فَلَا تَبْغُوا عَلَيْهِنَّ سَب۪يلًاۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَلِيًّا كَب۪يرًا

Erkekler, kadınların koruyup kollayıcılarıdırlar.[115] Çünkü Allah, insanların kimini kiminden üstün kılmıştır. Bir de erkekler kendi mallarından harcamakta (ve ailenin geçimini sağlamakta)dırlar. İyi kadınlar, itaatkârdırlar. Allah’ın (kendilerini) koruması sayesinde onlar da “gayb”ı[116] korurlar. (Evlilik yükümlülüklerini reddederek) başkaldırdıklarını gördüğünüz kadınlara öğüt verin, onları yataklarında yalnız bırakın. (Bunlar fayda vermez de mecbur kalırsanız) onları (hafifçe) dövün.[117] Eğer itaat ederlerse, artık onların aleyhine başka bir yol aramayın. Şüphesiz Allah, çok yücedir, çok büyüktür.*

Diyanet İşleri Meali (Yeni)

Bu ayette, mealler arasında açık bir ihtilaf vardır. Bazıları dövülmenin olduğunu, bazıları hafifçe ya da sembolik bir dövülmenin olduğunu, bazıları ise hiç dövülme olmayıp ayrılmanın olduğunu iddia etmektedir. Burada ihtilafa sebep olan kelime DARABE (ضْرِبُوهُنَّۚ) fiilidir. Bu kelime “örnek vermek”, “yolculuğa çıkmak”, “vurup kırmak, parçalamak”, “dokundurmak”, “layık kılınmak, çarptırılmak”, “dokunmak, değdirmek”, “perde koymak”, “sarkıtmak, örtmek”, “yüz çevirmek, vazgeçmek”, “isnat etmek, nispet etmek”, “duvar vs. örmek” gibi birçok anlamda kullanılmaktadır. [2] Daha detaylı bilgi için Mehmet Okuyan Meal-Tefsir Nisa 4/34 3. dipnota bakabilirsiniz.

  • Fiziksel darbe anlamında hiçbir zaman yanlız başına kullanılmamış hep bir nesneye ya da bir nesne ile vurmak anlamında kullanılmıştır. Burada, Nisa 4/34’de ise tek başına geçmektedir.
  • Ra‘d 13/17 ve Zuhruf 43/58’de tek başına kullanılmış ve örnek vermek anlamında geçmiştir. Burada bir süre ayrı kalarak boşanmanın örneklendirilmesi anlamında geçiyor olması daha mantıklıdır. [2]
  • Zuhruf 43/5’de yine tek başına kullanılıp vazgeçmek anlamında kullanılmıştır.
  • Birine dayak atmak manasında Kuran’da geçmemektedir. [2]
  • Mevzu (uydurma) ya da zayıf hadislerde bile kadınların dövülebileceği geçmemektedir.
  • Sahih Buhari hadis kitabında kadınların dövülmesi men edilmekte (Buhârî, “Nikâh”, 93)
  • Bazı eski tefsirlerde de (Cessâs, II, 188; Ebû Bekir İbnü’l-Arabî, I, 415; İbn Âşür, V, 43–44) bu ayetin dövmek olamayacağı şeklinde yorumlar mevcuttur.
  • Ayetin devamında “gönülden bağlanırlarsa” ya da “itaat ederlerse” onların aleyhlerine olmayın demektedir. Bir kadının kocasından dayak yedikten gönülden bağlanmasından ya da itaatinden söz edilmesi mantıksızdır.
  • Nur 24/6’da kadına zina isnadında bile şiddetten söz etmiyor. 4 kere yeminleşmeden bahsediyor.
  • Sad 38/44 Hz Eyyüb Peygamber eşini dövmeye yemin ettiği halde Allah onun eşini dövmesine izin vermiyor. Yeminine sadık kalması için bir demet sap ile vurmasını söylüyor.

Talak 65/4 Kızlar ergenlikten önce evlenebilir mi?

وَالّٰٓـ۪ٔي يَئِسْنَ مِنَ الْمَح۪يضِ مِنْ نِسَٓائِكُمْ اِنِ ارْتَبْتُمْ فَعِدَّتُهُنَّ ثَلٰثَةُ اَشْهُرٍۙ وَالّٰٓـ۪ٔي لَمْ يَحِضْنَۜ وَاُو۬لَاتُ الْاَحْمَالِ اَجَلُهُنَّ اَنْ يَضَعْنَ حَمْلَهُنَّۜ وَمَنْ يَتَّقِ اللّٰهَ يَجْعَلْ لَهُ مِنْ اَمْرِه۪ يُسْرًا

Kadınlarınızdan âdetten kesilmiş olanlarla, henüz âdet görmeyenler hususunda tereddüt ederseniz, onların bekleme süresi üç aydır. Hamile olanların bekleme süresi ise, doğum yapmalarıyla sona erer. Kim Allah’a karşı gelmekten sakınırsa, Allah ona işinde bir kolaylık verir.

Diyanet İşleri Meali (Eski)

Bu ayet boşanmadan önce ne kadar beklenilmesi gerektiğinden bahsetmektedir. “henüz adet görmeyenler” ifadesinden yola çıkarak bazıları “henüz adet görmeyenler ile boşanılabiliyorsa henüz adet görmeyenler (ergenliğe girmemiş kızlar) ile evlenilebilir” şeklinde bir yorum yapmaktadır. “Lem yehıdne” (لَمْ يَحِضْنَۜ) ifadesindeki “lem” edatı “henüz olmamaktan” daha çok “hiçbir zaman olmamak” gibi bir anlam vermektedir. Nitekim İhlas 112/3’de de لَمْ يَلِدْ وَلَمْ يُولَدْۙ (lem yelid velem yuled) ifadeleriyle Allah hakkında “Doğurmadı ve doğurulmadı” denmektedir.

İkinci olarak Nisa 4/6’da evlilik çağından bahsetmekte. Burada kendi parasını idare edecek seviyede bir olgunluğa erişmekten bahsetmektedir. Dolayısıyla ergenliğe girmemiş çocukların evlenmesi Kuran’ın onayladığı bir davranış olamaz.

Nuh Tufanı

Kuran’da “Nuh tufanı” olarak bilinen vaka hakkında birçok ayet vardır. Burada kısaca büyük bir selin bir kavmi helak ettiğinden Hz. Nuh ve beraberindekilerin ise bir gemi yaparak bu tufandan kurtulduğu anlatılmaktadır. Kuran’da tufanın global ölçekte yani tüm dünyada olduğuna dair bir iddia söz konusu değildir. Hatta bazı yorumlarla bunun da diğer helak olan kavimler gibi yerel bir felaket olduğu anlaşılabilir.

وَلَقَدْ اَرْسَلْنَا نُوحًا اِلٰى قَوْمِه۪ۘ اِنّ۪ي لَكُمْ نَذ۪يرٌ مُب۪ينٌۙ

Andolsun, biz Nûh’u kavmine peygamber olarak gönderdik. Onlara şöyle dedi: “Ben sizin için apaçık bir uyarıcıyım.”

Diyanet İşleri Meali (Yeni)

Yukarıdaki Hud 11/25 ayetinden Hz Nuh’un kendi kavmine gönderildiği bildiriliyor.

فَكَذَّبُوهُ فَاَنْجَيْنَاهُ وَالَّذ۪ينَ مَعَهُ فِي الْفُلْكِ وَاَغْرَقْنَا الَّذ۪ينَ كَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَاۜ اِنَّهُمْ كَانُوا قَوْمًا عَم۪ينَ۟

Derken kavmi onu yalanladı. Biz de onu ve gemide onunla beraber bulunanları kurtardık. Âyetlerimizi yalanlayanları da suda boğduk. Çünkü onlar (vicdanları hakka kapalı) kör bir kavim idiler.

Diyanet İşleri Meali (Yeni)

Yukarıdaki Araf 7/64 ayetinden ise yalanlayanların boğulduğu anlaşılıyor.

Global bir tufanın olduğu iddiaları Eski Ahit’de yer almaktadır. Yaratılış 6:17’de aşağıdaki gibi geçmektedir.

Yeryüzüne tufan göndereceğim. Göklerin altında soluk alan bütün canlıları yok edeceğim. Yeryüzündeki her canlı ölecek.

Bu ifadeler global ölçekli bir tufan/sel olduğunu iddia etmektedir. Kuran’da ise böyle bir iddia yoktur.

Kuran’da Hz Muhammed’in özel hayatı ile ilgili kaç ayet var?

Kuran’da besmeleleri saymadığımızda 6236 ayet vardır. “Hz Muhammed’in özel hayatı” ile ilgili diyebileceğimiz ayetler çok ufak bir kısmı teşkil eder.

Nur 24/11–20 ayetlerinde Hz Muhammed’in eşi Hz Aişe’ye atılan zina iftirası anlatılmaktadır. Burada sadece tarihsel bir olaydan ziyade böyle bir olay karşısında müslümanların nasıl davranması gerektiği nevinden öğütler de bolca verilmektedir.

Ahzab 33/28–40: Hz Muhammed’in eşlerine yönelik özel uyarılar, müminlerin on özelliği, Hz Muhammed’in Hz Zeynep ile evliliği gibi konulara değinmektedir. [3]

Ahzab 33/50–55 ayetlerinde Hz Muhammed’in evlilikleri ve evine giriş adabından bahsedilmektedir.

İsra 17/79’da sadece Hz Muhammed’e gece namazının farz olduğu bildiriliyor.

Tahrim 66/1–12’de Hz Muhammed ve eşlerine yönelik uyarılar ve helal şeylerin haram kılınmaması gerektiği, sır tutmamanın sonucu, azaptan korunma uyarılarından bahsetmektedir. [4]

Burada bahsedilen Hz Muhammed’in özel hayatı ile ilgili ayetlerin toplam sayısı 42’dir. Bu 6236 ayette sadece binde 7 gibi bir orana karşılık gelir. Bu ayetler hem insanlara öğüt vermek açısından hemde Hz Muhammed’in hayatıyla ilgili tarihsel bilgi vermesi açısından oldukça değerlidir.

Kuran akıl etmeye karşı mı?

Kuran’da akletmeye, düşünmeye, derin derin düşünmeye sevk eden, teşvik eden 700’den fazla ayet vardır. [12] Örneğin Diyanet Vakfı mealinde “düşün” ifadesi 115 kez, “akıl” ifadesi 72 kez, “delil” ifadesi 113 kez, “ibret” ifadesi 87 kez geçmektedir. Birçok yerde “görmek” gibi ifadeler de “anlamak” manasında kullanılmıştır. Secde 32/27 örnek olarak verilebilir.

Görmediler mi ki, biz yağmuru kupkuru yere gönderip onunla hayvanlarının ve kendilerinin yiyeceği ekinler çıkarırız. Hâlâ görmeyecekler mi?

Diyanet İşleri Meali (Yeni)

Son olarak aklın vazgeçilmez yeri ve önemini en iyi ifade eden ayetlerden biri olarak Yunus 10/101 örnek olarak gösterilebilir.

Allah’ın izni olmadıkça, hiçbir kimse iman edemez. Allah, azabı akıllarını (güzelce) kullanmayanlara verir.

Diyanet İşleri Meali (Yeni)

Her meal ve tefsir farklı mı?

Mealler arasında bazı meselelerde anlaşmazlık olsa da anlaşmazlık olan ayet sayısının maximum 50 olduğunu düşünüyorum. Onun haricinde Allah’ın varlığı, peygamberlerin gerçek oluşu, ahiret, Allah’ın adil olması gibi temel birçok mesele hepsinde ortak olarak aynı. Bunun için farklı mealleri karşılaştırarak okumak faydalı olabilir. Bunu ücretsiz olarak yapabileceğiniz birçok website var. kuran meali.com, Açık Kuran, birmeal.com kullanılabilir. Ayrıca kelime meallerinden de hangi kelimeye hangi mana verildiği anlaşılabilir.

Miras paylaşımınında matematiksel hata

Nisa 4/11–12 ayetlerinde ölen bir kişinin mirasının paylaşımından bahsedilmektedir. Bazı kombinasyonlarda burada verilen kesirli ifadelerden toplamı tam 1 olmayan sonuçlar çıkmaktadır. Mesela ölen kişinin sadece 1 kızı varsa ayete göre 1/2’lik pay verilir ve sonuçta 1/2’lik pay ise açıkta kalır. Burada nasıl kesirli sayılar verilirse verilsin bazı kombinasyonlarda bu gibi durumların çıkacağı ortadadır. Dolayısıyla burada matematiksel bir hata yoktur.

Miras paylaşımında Kuran her zaman öncelikle ölen kişinin vasiyetini esas alır. Vasiyet yerine getirildikten sonraki durumlar için hükümleri verir. Ayrıca Bakara 2/180’e göre vasiyette bulunmak farzdır. Nisa 4/11–12 ayetlerinin nasıl uygulanacağı konusunda farklı yorumlar bulunmaktadır. Farklı yorumlar kısaca kesirli sayıların birbirlerine oranlarının esas alınmasını ve bir öncelik sırasına göre (önce eşine hakkını verip kalanı paylaştırmak gibi) pay edilmesini savunmaktadır.

Bağlamından koparılan ifadelerle yapılan iddialar

Kuran emirleri madde madde listelenmiş bir kitap değildir. Kimi zaman 1 ayet 1 sayfayı kaplayabiliyor, kimi zaman ise 2–3 ayet 1 cümle oluşturabilir. Bir surenin bir ayetini ve bir başka surenin bir ayetini yan yana getirdiğinizde birbiriyle çelişiyor gibi görünebilir. Bu durumda ayetlerin geçtiği bağlam ele alınıp incelenmelidir. En azından bir önceki ve bir sonraki ayetlere bakmak ayeti anlamak için oldukça faydalı olabilir.

İkinci olarak bir ayeti önüne arkasına bakmadan bağlamından koparılıp hüküm çıkarmaya çalışmak da oldukça yanlıştır. Buna Tevbe 9/5 tipik bir örnek olarak verilebilir.

فَاِذَا انْسَلَخَ الْاَشْهُرُ الْحُرُمُ فَاقْتُلُوا الْمُشْرِك۪ينَ حَيْثُ وَجَدْتُمُوهُمْ وَخُذُوهُمْ وَاحْصُرُوهُمْ وَاقْعُدُوا لَهُمْ كُلَّ مَرْصَدٍۚ فَاِنْ تَابُوا وَاَقَامُوا الصَّلٰوةَ وَاٰتَوُا الزَّكٰوةَ فَخَلُّوا سَب۪يلَهُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ

Haram aylar çıkınca bu Allah’a ortak koşanları artık bulduğunuz yerde öldürün, onları yakalayıp hapsedin ve her gözetleme yerine oturup onları gözetleyin. Eğer tövbe ederler, namazı kılıp zekâtı da verirlerse, kendilerini serbest bırakın. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.

Diyanet İşleri Meali (Yeni)

Yukarıda verilen ayette müşrikler (Allah’a ortak koşanlar) الْمُشْرِك۪ينَ (el-müşrikine) ifadesi ile kastedilen herhangi bir müşrik değildir. “el” (الْ) takısı belirlilik takısıdır. Dolayısıyla burada belirli olan yahut önceden bahsedilen müşrikler kastedilmektedir.

Son olarak bazen de bir ayetin tamamını bile değil, sadece bir kısmını kesip alarak hüküm çıkarmaya çalışmak oldukça yanlıştır. Bir örnek olarak Haşr 59/7 örnek verilebilir.

مَٓا اَفَٓاءَ اللّٰهُ عَلٰى رَسُولِه۪ مِنْ اَهْلِ الْقُرٰى فَلِلّٰهِ وَلِلرَّسُولِ وَلِذِي الْقُرْبٰى وَالْيَتَامٰى وَالْمَسَاك۪ينِ وَابْنِ السَّب۪يلِۙ كَيْ لَا يَكُونَ دُولَةً بَيْنَ الْاَغْنِيَٓاءِ مِنْكُمْۜ وَمَٓا اٰتٰيكُمُ الرَّسُولُ فَخُذُوهُ وَمَا نَهٰيكُمْ عَنْهُ فَانْتَهُواۚ وَاتَّقُوا اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ شَد۪يدُ الْعِقَابِۢ

Allah’ın, (fethedilen) memleketlerin ahalisinden savaşılmaksızın peygamberine kazandırdığı mallar; Allah’a, peygambere, onun yakınlarına, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışlara aittir. O mallar, içinizden yalnız zenginler arasında dolaşan bir servet (ve güç) hâline gelmesin diye (Allah böyle hükmetmiştir). Peygamber size ne verdiyse onu alın, neyi de size yasak ettiyse ondan vazgeçin. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz, Allah’ın azabı çetindir.

Diyanet İşleri Meali (Yeni)

Bazıları “Peygamber size ne verdiyse onu alın, neyi de size yasak ettiyse ondan vazgeçin.” ifadesini ayetin ortasından cımbızlayıp “Haşr suresi yedinci ayet bu” diyerek kendi tezlerini savunmaya çalışmaktadır. Oysaki en azından üç nokta koyarak ayetin sadece bir kısmının alındığını ifade etmeleri gerekir.

Meryem 19/28 Kuran Meryem’leri karıştırdı mı?

يَٓا اُخْتَ هٰرُونَ مَا كَانَ اَبُوكِ امْرَاَ سَوْءٍ وَمَا كَانَتْ اُمُّكِ بَغِيًّاۚ

“Ey Hârûn’un kız kardeşi! Senin baban kötü bir kimse değildi. Annen de iffetsiz değildi.”

Diyanet İşleri Meali (Yeni)

Tevrat’a göre Hz. Harun ve Hz. Musa’nın Meryem adında bir ablaları vardır. [6] Meryem 19/28’de Hz İsa’nın annesi olan Hz Meryem’e “Harun’un kız kardeşi” olarak hitap edilmektedir. Dolayısıyla Kuran’ın Hz Musa’nın ablası olan Meryem ile Hz İsa’nın annesi olan Meryem’i birbirine karıştırdığı iddia edilmektedir.

Arapça ve İbranice’de kardeş ifadeleri “soyundan gelenler” ya da “aynı kavimden, sınıftan olanlar” manası ile kullanılabilmektedir. Dolayısıyla kardeş kelimesinden kasıt birçok yerde biyolojik kardeşlik değildir. Kuran’da Ahkaf 46/21, Ankebut 29/36, Araf 7/65, Hud 11/50 gibi daha birçok örnekler verilebilir. [5] Ayrıca Kuran’da Hz İsa ve Hz Musa’nın çağdaş olduğuna dair bir bilgi de yoktur. [7] Buna benzer bir üslüp Yeni Ahit’te de kullanılmaktadır. Matta 1:1’de “İbrahim oğlu, Davut oğlu İsa Mesih …” ifadesi geçmektedir. Matta 9:27’de “İsa oradan ayrılırken iki kör, ‘Ey Davut Oğlu …’ ” ifadeleri kullanılmıştır. Son olarak Hz Meryem’in “Harun” isminde bir erkek kardeşi de olabilir.

Nebe 78/33 Kuran cennette tomurcuk göğüslü kızlar vaat ediyor mu?

وَكَوَاعِبَ اَتْرَابًاۙ

Memeleri tomurcuklanmış yaşıt kızlar var.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

müthiş uyumlu harika eşler, 16

Muhammed Esed Meali

Uyumlu (olgunlaşmış üzüm) taneleri [*],*

Mehmet Okuyan Meali

Çok kısa olan ayettin birçok farklı yorumu vardır. Bazıları bağlam gereği yumru şeklinde meyvelerin olması gerektiğini söylemiştir. [8] Bazıları ise kelime dişil olmadığı için her iki cinse de verilecek eşlerden bahsedildiğini söylemektedir. [9,10]

Bakara 2/223 Kuran kadına tarla diyor

نِسَٓاؤُ۬كُمْ حَرْثٌ لَكُمْۖ فَأْتُوا حَرْثَكُمْ اَنّٰى شِئْتُمْۘ وَقَدِّمُوا لِاَنْفُسِكُمْۜ وَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاعْلَمُٓوا اَنَّكُمْ مُلَاقُوهُۜ وَبَشِّرِ الْمُؤْمِن۪ينَ

Kadınlarınız sizin ekinliğinizdir. Ekinliğinize dilediğiniz biçimde varın. Kendiniz için (geleceğe hazırlık olarak) güzel davranışlar takdim edin. Allah’a karşı gelmekten sakının ve her hâlde onun huzuruna varacağınızı bilin. (Ey Muhammed!) Mü’minleri müjdele.

Ayette kadınların nesli devam ettirmek için bir imkan olduğundan bahsediliyor. Tarla ya da toprak bütün yiyeceklerimizi elde ettiğimiz hayat kaynağımızdır. Tarla ya da toprağa benzetme ile bir aşağılama söz konusu değildir. Zaman zaman “toprak ana” ifadesini ya da ingilizcede “mother earth” ifadesi de buna benzerdir.

Kuran Lut kavminden önce eşcinsellik yoktu diyor

وَلُوطًا اِذْ قَالَ لِقَوْمِه۪ٓ اَتَأْتُونَ الْفَاحِشَةَ مَا سَبَقَكُمْ بِهَا مِنْ اَحَدٍ مِنَ الْعَالَم۪ينَ

Lût’u da Peygamber olarak gönderdik. Hani o kavmine şöyle demişti: “Sizden önce âlemlerden hiçbir kimsenin yapmadığı çirkin işi mi yapıyorsunuz?”

Diyanet İşleri Meali (Yeni) Araf 7/80

وَلُوطًا اِذْ قَالَ لِقَوْمِه۪ٓ اِنَّكُمْ لَتَأْتُونَ الْفَاحِشَةَۘ مَا سَبَقَكُمْ بِهَا مِنْ اَحَدٍ مِنَ الْعَالَم۪ينَ

Lût’u da peygamber olarak gönderdik. Hani o, kavmine şöyle demişti: “Gerçekten siz, sizden önce dünyada hiçbir toplumun yapmadığı bir hayâsızlığı işliyorsunuz.”

Diyanet İşleri Meali (Yeni) Ankebut 29/28

Buradaki ifadelere baktığımızda Kuran’ın tarihsel olarak eşcinselliğin ilk defa Lut kavmi ile çıktığını iddia ettiği zannedilebilir. Ancak burada kullanılan sebega (س ب ق) köküne baktığımızda “öne geçme”, “yarışıp öne geçme” gibi anlamlarının olduğunu görüyoruz. “önce” manasında kullanılan yerlere baktığımızda da zaman nevinden bir erkenlikten ziyade önem olarak bir üstünlükten bahsedildiğini söyleyebiliriz. “Kuran’da tarih hatası (!) : Lut kavminden önce eşcinsellik vardı! | Araf 80, Ankebut 28” [11] videosunda daha detaylı açıklamalar bulunabilir.

لَوْلَا كِتَابٌ مِنَ اللّٰهِ سَبَقَ لَمَسَّكُمْ ف۪يمَٓا اَخَذْتُمْ عَذَابٌ عَظ۪يمٌ

“Eğer Allah’ın daha önce verilmiş bir hükmü olmasaydı, aldığınız şey (fidye)den dolayı size büyük bir azap dokunurdu”

Diyanet İşleri Meali (Yeni) Enfal 8/68

Yukarıdaki ayette Allah’ın hükmünün vakit olarak önceden söylenmesinden ziyade kastedilenin “öncelikli ve üstün” hüküm olduğu anlaşılabilir.

Kuran’da “daha önce” anlamı gable ( ق ب ل) ifadesiyle verilir. Bu ifade Kuran’da 294 kez geçer ve neredeyse her yerde “önce” manasında geçer. Önceden gelip geçen kavimlerden bahsederken sıklıkla kullanılır. Örnek olarak aşağıdaki ayet verilebilir.

يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اعْبُدُوا رَبَّكُمُ الَّذ۪ي خَلَقَكُمْ وَالَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِكُمْ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَۙ

Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize kulluk ediniz ki, O’na karşı gelmekten korunmuş olabilesiniz.

Diyanet İşleri Meali (Yeni), Bakara 2/21

Dolayısıyla burada tarihsel olarak bir öncelikten ziyade azgınlıkta ve günahta öne geçmekten bahsedilmesi daha mantıklıdır. Zaten helak edilen kavimlerin helak edilme sebebi de budur.

[1] Kur’an-ı Hakîm Meâli, İsmail Yakıt, Nisa 4/1 dipnot

[2] Kura’n Meal-Tefsir, Mehmet Okuyan, Nisa 4/34

[3] Kura’n Meal-Tefsir, Mehmet Okuyan, Ahzab 33/28

[4] Kura’n Meal-Tefsir, Mehmet Okuyan, Tahrim 66/1

[5]https://tulipandrose.net/allah-kuranda-meryemleri-mi-karistirmis/

[6] https://www.youtube.com/watch?v=qgDMB9iQ5Lk

[7] https://www.youtube.com/watch?v=sd8t7MDIF84

[8] Kura’n Meal-Tefsir, 8. baskı Ağustos 2021, Mehmet Okuyan, Nebe 78/33 dipnot 1

[9] https://kuranmeali.com/Aciklama.php?meal=islamoglu&sureno=78&ayet=33

[10] https://kuranmeali.com/Aciklama.php?sureno=78&notno=16

[11] https://www.youtube.com/watch?v=Vf6HORzObnY

[12] 101 Soruda Kur’an, Emre Dorman, Sayfa 403 https://www.emredorman.com/wp-content/uploads/2021/02/Emre-Dorman-101-Soruda-Kuran_BASKI-.pdf

--

--

Yusuf CANBAZ

software engineer (frontend) @GraphAware, interested in graph visualization, writes in English & Turkish